10 Ocak 2010 Pazar

pazar bayıntısı

Meh,

Bugün pazar(dı) bayık günlerin en bayığı. Sabah kalktım, saat 10 buçuk falandı. Kahvaltı edesim gelmedi, annem karnıbahar pişirmişti onu yedim sabah sabah. Küçüklüğümden beri çok severim, çiçek mama'dır karnıbahar benim için =) Bir de boncuk mama var, bezelye. Ben sebzesever bir insanım. Kereviz bile severim yani o derece =) Gerçi benim de kırmızı etle çok aram yok, canım çok nadir et ister. 7/24 hamurişi ve sebzeyle beslenebilirim. O yüzden dünyalar kadar büyük bir götle dolaşıyorum. An itibariyle 2 tabak yediğim mantı-makarna da vicdan azabımı körüklüyor. Pek de güzel yaparım mereti :/

Neyse bayık pazar günüm bitiyor fakat iş için yazmam gereken uzunca bir yazı var. Haftasonu iş için çalışmak benim mantığıma ters arkadaş... Biraz sonra kafamı toparlayıp bir çırpıda yazarım. Gidip kahve yapayım.

Betty Puf Puf'un bu haftaki konuğu gregory, yani Ufuk. Uyanık kalıp dinlemeye çalışacağım. Zaten muhtemelen şu anda homurdandığım makale de o saatlerde bitmiş olur.

Dün sabah oturdum dolaplarımı topladım. Çok çok çok ciddi bir şekilde yıllardır dolabımda duran, etraftan gelmiş veya annemin ay bu süper deyip aldığı ve öylece dolaba tıkıştırdığım her şeyi ayıkladım. Dolabımın 3/4'ü boşaldı. 2 kocaman mavi çöp poşeti şey ayrıldı ve birilerine verilmek üzere anneme teslim edildi. Artık boş bir dolabım ve alışveriş yapmak için kocaman hevesim var :) Yaşasın alışveriş!
Dün Keinohrhasen'i bir daha izledik Ufuk'la. Çok şirin-cici bir Alman filmi. Orada Chayenne-Blue diye mini mini sevimli bir velet var, ondan istiyorum ben. Yani ileride bir gün çocuğum olursa ona benzesin. Trailer aradım, bir tek Almancasını buldum malesef. Neyse, filme adını veren sahne ve ultra şirin velete aşağıya koyduğum videolardan bakabilirsiniz. Cidden hastası oldum veledin ki normalde ben çocuk sesine bile tahammül edemem. Geçen gün Pizza Hut'ta teyzenin biriyle dalaşmışlığım var bu yüzden.

Ey okuyucu,
Düşünün ki sevdiceğinizle bayık bir pazar günü Pizza Hut'a gitmiş yemek yiyorsunuz ve bir velet kulağınızın dibinde kıçını yırtarak ciyaklıyor. Aranızda "üf püf amma bağırdı, çocuk sesi böö" şeklinde konuşurken (aranızda kısmı bold farkındaysanız) veledin anası geliyor, çocuk bu bağıracak, rahatsız olduysanız gidin başka yere oturun diye bıkbıklıyor. Ama ne bıkbık, ne bıkbık. Böyle karıların kocalarına allah sabır versin, ne diyim. Neyse ben de "çocuğun suçu yok tabi, anası böyleyse çocuk naapsın, ciyaklar tabi" diyerek kadına lafımı sokuşturuveriyorum. Teyzeyi kocası topluyor, olay bitiyor. Ufuk'la kadının evde kocayı parçalayacağına karar veriyoruz. En azından bir hafta kadının başı ağrır, keh keh.

Size bir sır vereyim mi? Ben şimdiye kadar hiç 3 yaşından küçük çocuk ellemedim bile. Ultra tek büyümüş bir çocuk olarak hiç bebeklerle muhattap olmadım. Ne kuzen, ne kardeş, ne annemlerin arkadaşlarının çocukları... Hiç küçük insan olmadı çevremde.

Ben çok yalnız büyüdüm be :/ Şimdi onu farkettim. Tek başıma büyüyüverdim. İyi ki ada varmış da 2 çocuk oyunu oynayabilmişim yazları. Yoksa evdeydim hep. Kütüphane ve duvarla üçgen oluşturan tekli koltuğun arkasında bir dünyam vardı. "Kurt ini" derdim oraya, neden bilmiyorum. Oyuncaklarım, kitaplarım orada dururdu. Ben de okuldan gelince oraya girer, saatlerce çıkmazdım. Akşam karanlık olunca da eski gardrobumun içerisine girer, fenerle kitap okurdum. Bir de öyle Pıtırcık, Çocuk Kalbi gibi kitaplar değil, Kafka, Tolstoy okurdum. Çok fazla bir şey anlamazdım gerçi ama öyle güzel gelirdi. Ee, evet manyaktım o zamanlar şimdi de durum farklı değil ne var :o) Şimdi bütün o klasikleri hayal meyal hatırlıyorum. Vakit bulsam da okusam...

Aa cuma günü Mercan Dede konserine gideceğim demiştim di mi? Gittim, modern sanata kafam girsin diyerek çıktım :) Gerçi bok atmayayım şimdi, o kadar da kafam girsinlik değildi. Hatta gittiğim en mantıklı modern sanat hedesiydi. Hede çünkü eöö, hem resim hem müzik gibi. Carlito Dalgeccio diye bir abi Mercan Dede eşliğinde hoplaya zıplaya "canlı performans" resim yaptı. Mercan Dede güzeldi, en son kısımda 2 semazen eşlik etti kendisine. ayfon'umla çekiğim resimlerin kalitesi berbat olsa da size bir fikir verir.
Borusan Müzik Evi ile ilgili bir yazıyı da şuraya tıklayarak okuyabilirsiniz.







Bir resimde Carlito abi Mercan Dede'yi boyadı gaza gelip :) Bir de semazenlerin biri kadın biri erkekti. Performanstan sonra parti vardı fakat biz çok kalmadık. Sadece babamın arkadaşı bize en en en yukarıdaki terasa çıkardı ki, harbiden muhteşem bir manzarası vardı. O manzaraya karşı ne içilir be üff!

Evet, salonda dibinde durduğum pandüllü saat tam 9 defa çaldı şimdi.
Çenemi kapatıyorum ve gidip türk hosting piyasası hakkında vizyon sahibi bir yazı yazıyorum. Vizyon sahibi ne lan? Neyse bişi demicem... Gittim...






0 yorum: